Namaz, insanı yeryüzü üniversitesinde talebe yapar. Sabah ne zaman kalkacak, akşam ne zaman yatacak, bunları insan namazla ayarlar. Namaz insanı Allah’a gerçek manada kul eder. Hac’da tavaf yaparken “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” (Emret Allah’ım, emret) diye bağırırız. Bu ses hayatımızı doldurur, doldurmalı.
Kur’an’ı hayatına tatbik etmek isteyenler görecekler ki hayatımızın en önemli meselesi namazdır. İnsanlar, patrona, öğretmene, polise, kumandana itaat ediyor. O zaman düşünmeliyiz; biz amirlere itaat ettiğimiz kadar Allah’a itaat ediyor muyuz?
Namaz, Müslüman’ı sıkı sıkı bağlar, götürür mihraba teslim eder.
Bu hayatta en önemli mesele Nuh’un (as) gemisine, yani sefine-i Kur’aniye’ye binebilmektir. Çünkü o geminin dışındakiler helak olacak.
Bu hayatta en önemli mesele İbrahim Aleyhisselam gibi maddi manevi putları kırıp, mihraba yönelebilmektir.
Aslında namazın zorluğu olmaz. O zorluğun sebebi, namaz kılanların işlediği günahlardır. Aslında adam namaz kılmaya uğraşıyordur, fakat televizyonun karşısından kalkıp da namaza duramaz. Televizyon onu çeker götürür başka âlemlere.
Namaz kılmanın zorluğu olmaz, günahların ağırlığı var üstümüzde. Günahlar, kalbe oturuyor, kalp nefes alamaz duruma geliyor. Böylece mü’mine namaz kılmak zor geliyor. “Namaz kılmak neden zoruma gidiyor!” Sor kendine bu soruyu; alacağın cevap şu: “SUÇ BENDE!”
Şu yaz gününde, bir genç, “Ben, Sultanahmet Camii’ne gidip namaz kılacağım.” diyor. Böylece namaz o genci belki plajlardan, belki boş eğlencelerden geri çekiyor, camiye götürüyor.
Ahmet Kutsi Tecer’in şu şiirini dinî hayata uydurup o duyguyla okuyorum:
“Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpermeyle dolar; nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Âşıkıyım beni çağıran bu sesin.
Gün olur sürüyüp beni derbeder,
Bu ses rüzgâra karışır gider,
Gün olur peşimden yürür beraber,
Ansızın haykırır bana; Nerdesin?
Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız ona verdim ben,
Elverir ki bir gün bana derinden,
Tâ derinden bir gün bana “gel” desin.
Namaz sevdası ilahi bir sevda.
Müdürün odasına gireceğimiz zaman kendimize çekidüzen veririz. Söyleyeceğimiz cümleleri odaya girmeden, dışarıda tekrarlarız. Sonra büyük bir ciddiyetle kapıya vurur içeri gireriz. Kelimeleri seçerek, ses tonumuza dikkat ederek konuşuruz. Aynı ciddiyetle odadan çıkar, işimize bakarız.
Müdüre gösterdiğimiz saygıyı, namazda Allah’a gösteriyor muyuz?
Namazı ciddiye almak lazım.
Namazdan lezzet almanın sırlarından biri de, namaz sûrelerinin manalarını bilmektir.
Namaz sûreleri ne diyor?
Sadece besmele çekerken “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” derken bile, başka ilahların adıyla iş yapanlar var demek ki, biz o ilahların tümünü silip atıyoruz.
Rab ne demektir? Hamd ne demektir? Allah din gününün sahibidir, ne demek? Müslüman namazda okuduklarının manalarını araştıracak, okuyacak ve yazacak. Böylece engin bir kültürün kapısı açılmış olacak.
Fatiha Sûresi, Müslüman’ı her türlü yanlış inançtan geriye çekip Allah inancına sevk ediyor. “Rahman” kelimesini Elmalılı iki sayfada anlatmış.
Bir Fatiha Sûresi hakkında onlarca kitap yazılmış.
Kur’an’ı anlamak lazım. Yaşayabildiğimiz kadarını Kur’an’dan almak lazım.
Ezan Müslümanları namaza çağırdığı gibi “hayya alel felah” diyerek felaha ve kurtuluşa da çağırıyor. Demek ki İslamiyet’i öğrenen, anlayan, yaşayan felaha erer. Yani kurtulur. Demek ki sadece ezanı anlayanlar bile İslamiyet’i büyük ölçüde anlarlar.
Aklınıza “Namaz kılanın Allah katındaki değeri nedir?” diye bir soru geliyorsa bilin ki, namaz kılan Müslüman’dır. Gerçek değer budur.
Bu Konu 501 defa Okundu
Bir cevap yazın