logo
quran
Yusuf İslam Neden ve Nasıl Müslüman oldu
Yusuf İslam Neden ve Nasıl Müslüman oldu

Maddî varlığı, serveti, şöhreti ve hele de günümüzde, neredeyse dinin yerini alan çılgın bir müzik furyasının sivrilttiği şahsiyetiyle Cat Setevens, nasıl İslam’a geldi, İmanı seçti?

Üstelik o, İslam’a karşı peşin hükümlerin ve hatta düşmanlıkların en kesif yaşandığı İngiltere’nin başkenti Londra’daydı ve bir İngiliz vatandaşıydı.

Ama, Kurân mucizesi onu o şartlar altında ve orada da kurtarabilirdi. Çünkü Cat Stevens; bütün maddî refahına rağmen mutlu olamıyor ve bir şeylerin eksildiğini gönlünün derinliklerinde duyuyordu.

1976 yılında bir kaza sonrası denizde boğulmak üzere olan Cat Stevens, kendisini kurtarması için Allah’a yalvarmış ve yıllar sonra VH1 kanalında o anı şöyle anlatmıştır:

«Bir anda kendimi tuttum ve “Oh, Allah’ım, eğer beni kurtarırsan senin için çalışacağım, dedim”.

Ve dev Bir Dalga Beni Kıyıya Attı

Bu ölüme yakın deneyim, onun rûh halini değiştirdi. Kardeşi David, Kudüs’te bir camide görüp ve içimi rahatlattı diyerek aldığı Kurân-ı Kerîm’i Cat Stevens’e hediye etti ve Stevens’in İslamiyet’e geçişi başlamış oldu. 1977 yılında Müslüman olarak Yusuf İslam adını aldı.

Cat Stevens, şöhretinin zirvesinde bulunduğu yıllarda hastalanmış ve hastahanede yatmak zorunda kalmıştı. Oradaki düşünceleri çok değişmiş, çıktıktan sonra, insan île Allah ilişkisini anlatmaya çalışan şarkılar yazmıştı. İşte, tam bu sırada, daha önce Müslüman olan ağabeyi Davut imdadına yetişti. Olayı kendisi şöyle anlatıyor:

“1975’de ağabeyim, Kudüs şehrini ziyarete gitmişti. Ziyaret programında Mescid-i Aksa’da bulunuyordu. Camiye girer girmez içinde barışçı, doyurucu garip hisler belirince, bana hakkında hiçbir şey bilmediğimiz bu dinden, yani İslam’dan bahseden bir kart atmıştı.

Londra’ya döndüğünde, bana Kurân’ın aslıyla İngilizce tercümesini ihtiva eden bir kitap hediye etti. Talihliydim ve Allah hayatımı aydınlatmak istemişti. Ağabeyimin okumam için hediye ettiği Kurân’ı okudum ve aradığınım bu din olduğunu anladım. Allah’ın bana, beni hak yola irşad etmek için gönderdiği bir hidayetti bu. Müslüman olmaya karar verdim. Allah’a şükrediyorum.”

“Kurân’la karşılaşıncaya kadar, hayatın gayesi, bir sırdı benim için. Hayatı ve her şeyi düzenleyen bir Hakîm’in varlığına inanıyordum; peki ama kimdi bu görünmeyen sanatkâr?”

“Pek çok manevî-ruhî yollardan geçmiştim. Ne yazık ki hiçbiri, beni doyuramamıştı. Yönü olmayan bir kayık gibiydim. Fakat Kurân’ı okuduğum zaman, beni öyle bir hal bürüdü ki, sanki o benim için var edilmişti, ben de onun için yaratılmıştım.”

“Bir buçuk yıldan fazla bir süre durmadan Kurân okudum ve bu süre içinde hiçbir Müslüman’la karşılaşmadım. Kurân’ın mesajı içinde kendimi yitirmiştim. İki tercih vardı önümde: Ya kendimi tümüyle teslim edecektim, ya da kendi müzik yolumda yürüyüp gidecektim…”

Ama müzik yolunu değil, Kurân’a teslim olma yolunu seçti. Çünkü, daha ilk sayfalarda Kurân, onu teslim almıştı. Şöyle anlatıyor:

“Fatiha Süresini okuduktan sonra, verdiği mesajın cihanşümul (evrensel) olduğunu anlamaya başladım. Şimdiye kadar gördüğüm kitapların hiçbirine benzemiyordu. Bütün kelimeler, garip bir şekilde yakındı bana sanki. İçimi bir yakınlık ve erime duygusu kapladı. Okyanusunu bulmuş bir ırmak gibiydim.”

“Kurân, her şeyin üzerinde dosdoğru ve apaçık olup herkesin anlayabileceği kadar sadedir. Muhakkak ki, Allah tarafından gönderilmiştir ve hiçbir fani tarafından da taklit edilemeyecektir. Çünkü, olduğu gibi gerçektir. Makul bir dünyada İslam da sadakat kabul görecektir. Fakat insanlığın hepsi makul değil ki. Her birimiz, aklımızın yettiği kadar ve pek de mükemmel olmayan yollarda, en iyi bildiğimiz gibi gitmekteyiz.”

“Eğer inancımız olsaydı, birçok hatalı ve yanlış basamakları atlayacaktık. Kötülüğün en esaslı kökü, bencillik ve gururdur. Bu hisler, insanı aynen şeytan gibi düşmanlık ve ayrılıklara veya garip doktrinler ile sapık yollara istek duymaya meylettirir.”

“Kainatın büyüklüğü Ve yüceliği sizi hayrette bırakmıyor mu? Perde arkasındaki o ilahî gücü görüp, kendinizi ona Verdiğinizde büyük bir huzura kavuşacaksınız.”

“Kardeşlerim, her şeyi hakkıyla bilen ve kendini tanıması için bizi yaratan Allah’tan başkasına tapmayınız. O ki rahmet ve adaletiyle, ölüm ve hayatla, yerleri ve gökleri kontrol eder.”

“Dünyanın geçici güzelliğine aldanmayalım. Çünkü dünya, yalnız gelecek günlere hazırlanma yeridir. Bütün peygamberler gerçeğin öğreticisidir. (Salat ve selam onların üzerine olsun) Mukaddes Kitap Kurân. Allah’tan korkan, inanan, ibadetini yapan ve sadaka verenler için, mutlak bir Kitap’tır. Allah’ın selamı üzerine olsun. O Peygamber’e Kur an 1400 yıl önce vahyedilmiş ve ondan önceki her peygamber bu Kitap’ta tasdik edilmiştir.”

“Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.), cahillik ve kara günler içinde bulunan. Hz. İbrahim’in getirdiği dinin kaybolmaya başladığı ve parçalara ayrıldığı Mekke’de dünyaya geldi. İnsanlığa rahmet ve şefaat için gönderildi. O bütün zamanların en mükemmel insanıdır.”

“Kainat, bir harmoni içinde yaratılmıştır. Sırları ve güzelliği sonsuzdur. Gözlerimizle gördüğümüz, kulaklarımızla işittiğimiz, sadece bu kainatın bir küçük parçasıdır. Geride kalanları pek işitemiyoruz.”

“İnsanoğlu gerçeği bilmek için yaratıldı ve İslam insanlık için gerçek bir kılavuz oldu. Kurân bizi karanlık ve batıl inanışların içinden alıp, kainat içindeki yerimizi göstererek aydınlığa çıkarmıştır. Gerçek ışığı arayanlar için Kurân yeterlidir ve onu doğru yola iletir. İnsanlık büyük bir ailedir, fakat aşmamız gereken birçok engeller vardır. Nefsimizin baskısından kurtulup, yaratılışımızın gerçek gayesini anlayabilmek, en büyük hedefimiz olmalıdır.”

“Yusuf’un Teslim Oluşu” adıyla yazdığı kitabında dolu ve ince duygulu bir müzik adamının gönlü çağıldıyor. Şöyle başlıyor kitabına:

“Pek çok arkadaşım neden Müslüman olduğumu merak ediyor, ‘İslam nedir?’ diyorlar. Evet, hikayeme İslam’ın bugün sanılan anlamıyla basit bir din olmadığını anlatmakla söze başlamam gerekir.

O, hayatın ve tabiatın her cephesine hükmeden İlahi bir kanundur. O, teslim olmak demektir. Bütün kainat bir muhabbet ve teslim olmak demektir. Bütün kainat bir muhabbet ve teslimiyetten ibarettir. Ve hiçbir şey kendi kaderinden kaçamaz.

Bir defa bu muhteşem planın varlığını sezip kabul ettikten sonra, bütün yolların yalnız bir gerçeğe ulaştığı noktaya gelmiş olursunuz. Artık kendinizle kavgayı bırakmış ve huzura gark olmuşsunuzdur; Allah’a tatlı bir teslimiyetin içine girmişsinizdir.”

İşte bu tatlı huzuru bulan Yusuf İslam, şöhretinin zirvesindeyken müziği bıraktı. Bütün müzik aletlerini sattı. Plaklarının da gelirini ekleyerek, bütün mal varlığım İslam’a adadı. Hedefi, önce Londra’da bir mescit yaptırmaktı.

Sonra da, Müslüman çocuklarının eğitileceği okullar yaptırmak istiyordu. İlk olarak, Yusuf İslam’ın başkanlık ettiği bir teşkilat (İslamic Circle Organisation), Londra’nın banliyölerinden Brent’te Müslüman çocukları için özel bir anaokulunu faaliyete geçirdi.

”İnsan, nur-u iman ile âlâ-yı illiyyîne çıkar,
Cennete lâyık bir kıymet alır.
Ve zulmet-i küfür ile esfel-i sâfilîne düşer,
Cehenneme ehil olacak bir vaziyete girer.”

Bu Konu 7.005 defa Okundu
1 yorum yapılmıs

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

admin Feb 2012 İstanbul Fatihte Hafızlık Eğitmenliği yapıyor.
100Bugün Namazlarını kıldınmı ?